8 Ağustos 1951 yılında doğan Mamoru Oshii Japon anime ve live action yazarlığı ve yapımcılığında kendine özel bir çizgi çizmiştir. Çalışmalarındaki felsefik yaklaşımları ve bakış açıları onun anime ve filmlerinde kendini belli etmiştir. Filmleri tipik olarak neredeyse sessiz ve yavaş ilerleyen bir ritimle ilerler ve hızlı sahneler sırası ve tam zamanında ortaya çıkar. Ghost In The Shell (1995) adlı animesi ile büyük bir hayran kitlesine ulaşan Mamoru Oshii, bu animesi ile büyük bir başarıya sahip olmuştur. Ghost in the Shell 2: Innocence, adlı devam anime filmiyle aynı tarzı sürdürmüş ve bu yapımların kült animeler sıfatına sokmuştur. Avolon adlı live action tarzı filmlere imzasını atmıştır. 2008'de gösterime girmesi beklenen "The Sky Crawlers" ile tüm anime severler heyecanla Ghost in The shell ve diğer kült animelerdeki gibi başlı başına farklı bir anime bekliyorlar. Midnighteye adlı sitenin 2004 yılında Mamoru Oshii ile yaptığı röportajını Manga.Gen.tr olarak Türkçeye çevirdik. Keyif almanız dileğiyle
İşlerinizde Avrupa savaş öncesi ve sonrası mimarisinden etkilenir, özellikle doğu blok ülkeleri. Bu nasıl gelişti. Sizin filmlerinizde anlattığınız dünya görüşünüz nedir? Her zaman izlemiş ve gençliğimden beri Avrupa filmlerinden hoşlanmışımdır. Her zaman klasik tarzlara ilgi duydum ve mimarinin olgun tasarımları ve doğu Avrupa'nın atmosferleri çünkü onlar sakin, güzel ve nostaljiktir.
Bu temayla devam ederek filmleriniz; Batı Cyberpunk kurgusu japon mimarisinden, peyzajlarından ve teknolojisinden etkilenmiş olan ve 70lerin 80lerin ve 90ların sonlarından gelen filmlerden - William Gibson'ın Neuromancer'ı, Ridley Scott'ın Blade Runner'ı gibi- referans gösteriyor. O zaman soru; bu dili yeniden tahsis etmeye mi çalışıyorsunuz yoksa bulmaya çalıştığınız daha büyük noktalar mı var? İnsanlar, cyberpunk kurguları olarak benim filmlerimi sınıflandırmaya yönelir, ama ben şahsen onlar gibi düşünmem. Benim gerçekten Blade Runner gibi beğendiğim bazı filmler vardır ve o filmler kesin bir dereceyle benim filmlerimi yapmakta yardımcı olmuşlardır. Sanırsam kendimden başka bir çok film yapımcısı da dikkate alır. Senin, insanlar ve cyborgsla ilgili bir filmi yarattığın zaman, senin, hiçbir seçeneğin yoktur ve Ridley Scott'ın Blade Runner filmine başvurursun. Bu filmin de muhtemelen bu temayla ilgili filmlerin temelinde alındığı gibi. Ben onun dilini tekrar kendime uyduruyorum ya da filmlerimde uygulamıyorum.Çünkü benim her zaman amacım hiç kimsenin şimdiye kadar daha önce görmediği yeni bir film yapmaktır. 'Innocence' ile kanıtladığımı düşünüyorum.
Sizin filmlerinizde Tarkovsky'u hatırlatan birçok özellikler var özellikle Avalon gibi filmlerde. Onun filmlerinin bir etkisi var mıdır? Onunkileri çok kullandım ama artık değil Buna rağmen Ben onun bir çok filmini beğenirim özellikle 'Stalker', 'Solaris' ve 'The Mirror'.
Benim anladığıma göre Bay Oshii, siz insanlara göre köpeklerin arkadaşlığını tercih ediyorsunuz. Siz, bunun, ruhların konusal seçeneklerine ödünç verdiğini söyleyecek miydiniz? Veya 'insan bilincinin ruhları" uzun olmayan insan formlarına ihtiyaç duyuyor. Ben şahsen, köpeklerimin arkadaşlığını tercih edebilirim, ama o, bazı insanlara göre farklı olabilir. İnsanlar bedeninin tamamını veya bir bölümünü kaybettiğinde başlıyor. Onlar, kendilerini tanımlamak için başka birşeyle kendilerini birleştirmeye ihtiyaç duyarlar. O, kendim gibi köpekler olabildi veya o, kediler veya diğer hayvanlar olabildi. O, yaşam şeyleri olmaya ihtiyaç duymaz. O, makineler, arabalar, bilgisayarlar, şehirler olabilirdi, hemen hemen herhangi bir şey, ama kendin. Senin kayıp Vücutlarını nasıl bulduğundur.
İnsan formunun, anakronik olduğunu düşünür müsünüz? Veya öyle olacağını? Ben, senin, onun tarafından ne ifade ettiğinden emin değilim, ama insanlar kesinlikle, insan formlarını kaybediyor. Hayvanlar her zaman, aynen kaldı, ve yıllarca aynı kaldı ama insanlar her zaman, değişiyor, ve onlar değişmeye ihtiyaç duyar, teknolojinin gelişmesiyle. Yine de onlar, değişiklik veya gelişimden korkmamalıydı ama birazcık onu kabul etmelidir ve onla yaşamayı öğrenmelidir.
Bir filmi yaparken ilk olarak neyden başlarsınız? Fikirleriniz dikkat çekecek resim, kitap ya da müzik gibi mi? Ya da ilk olarak senaryoyu mu oluşturarak başlarsınız? Benim her zaman kafamda oluşturduğum bir çok farklı fikir vardır. Bu fikirlerde filmimde onları nasıl kullanacağımdır. Bir proje geldiğinde kafamda zaten bir şeyler oluştururum. Fikirlerim daha çok bir kitap ve fotoğraf kitapları okuyarak oluşur ve çeşitli yapımcılarla konuşarak ortaya çıkar. Fakat bir filmi yapmadan önce somut fikirlerime ve filmin temeline karar veririm.
Siz her zaman her projede aynı insanlarla mı çalışırsınız? Her zaman değil, ama genellikle evet. Benim, live action yada anime filmi yapıp yapmadığıma bağlıdır. Ama yaratıcıların genellikle çekirdek grubu aynıdır. Ben onlar gibi yetenekli ve sabırlı sanatçılara inanırım. Pek çoğu bencil ve inatçı olmasına rağmen ben samimi şekilde onların hepsine güvenirim ve onların katkıları olmadan, benim filmlerim asla yapılmayacak.
Üretim öncesi, ne kadar uzundur? O, neyi kapsar? Ben, bir yıl üretim öncesi için alırım. Temelde filmin etrafta bütünüyle ne olacağı kararlaştırılır.
Düzenli üretim dönemi, 'Innocence' de ne kadar uzun sürdü? Ve üretim sonrası? İki yıl asıl üretim için ve üretim sonrası için bir yıl. Tümüyle dört yıl sürdü.
Size en büyük yaratıcı etkisi olan kişi kimdir? Ve o, sizin 'Innocence' ‘in yapımında nasıl bilgilendirdi? Benim sevgili Gabrielim, benim evcil hayvan tazım. Bu film, ben ve benim köpeğimin hakkındadır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.